HaberMatik V3.2

logo

Kavga değil birlik günleri

Kavga değil birlik günleri

resim024Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) Başkanı Ali Yücelen, ulusal ve uluslararası gelişmeler ışığında Türkiye ekonomisindeki ve toplumsal/siyasal süreçlerin yönetimindeki hassasiyete dikkat çekerek; toplumun tüm kesimlerinin bu süreci olgunlukla yönetmesi gerektiğini dile getirdi.

TÜGİAD Başkanı Ali Yücelen, bir yanda ekonomik dalgalanma beklentileri, bir yanda sıcak sonbahar iddiaları ve Türkiye’yi derinden etkileyen uluslararası gelişmeler yaşanırken ülkedeki tüm kesimlerin en azından asgari ortak noktalarda buluşmasının önemli olduğunu belirtti. Demokrasinin ve sosyal hukuk devleti olmanın gereklerinden vazgeçilmemesi gerektiğini vurgulayan Yücelen; “Ancak gerek demokratik ve anayasal haklarımızı kullanırken; gerekse yönetim olarak yetkilerimizi kullanırken biraz özen göstermemiz gerekiyor. Muhalefet iktidara, iktidar da muhalefete değer vermelidir. Yoksa bazı beklentilerin yaratılmaya çalışıldığı bu dönemde geçmişte yaşadığımız sıkıntıları yeniden yaşayabiliriz.” diye konuştu.

Uluslararası konjonktürdeki dalgalanmalara açık olmanın risklerine dikkat çeken Yücelen; küresel ekonomideki tüm oyuncular gibi Türkiye’nin de uluslararası konjonktürdeki dalgalanmalara açık olduğunu belirtti ve şöyle devam etti:  “Bu da başta ekonomik ve uluslararası olmak üzere pek çok parametrenin değiştiği ve denklemin yeniden kurgulandığı bu dönemi Türkiye için daha da kritik yapıyor. TÜGİAD olarak kavga etme değil birlik günlerindeyiz uyarısı yapmak gereksinimi duyduk. Bir bakan, bir meczup tarafından yumruklanıyor; buna hepimiz tepki göstermeliyiz. Ana  muhalefet partisi lideri Afyon’da iktidar partisi yandaşlarının saldırısına uğruyor; buna da tepki göstermeliyiz. Hükümetin bu hafta açıklayacağı demokratikleşme paketi ile başta Kürt kardeşlerimiz olmak üzere kendisini ifade etmekte tıkanıklık yaşayan tüm kardeşlerimizi tatmin edeceğini ümit ediyoruz. Toplumun genelini hedef alan bu tip uygulamaların elbette herkesi aynı ölçüde tatmin etmesini bekleyemeyiz. Ancak belirgin bir farklılık yaşanmasına katkı sağlaması beklentisi malumdur.”

Demokratik ortamın, barış ortamının olmazsa olmaz koşulu ekonomik istikrar olduğunun altını çizen Yücelen,  üst yapıdaki kurgunun başarılı olabilmesinde altyapıdaki kurgunun yani ekonomik kurgunun, özellikle reel sektörün önemini vurguladı. Hükümetin, başta KOBİ’ler ve girişimciler olmak üzere herkesi dinamik bir tempoya kavuşturması ve kriz beklentisi içinde pasif pozisyona geçilmesine izin vermemesi gerektiğini söyleyen Yücelen sözlerine şöyle devam etti:  “Motosiklet gibi denge gerektiren taşıtlarda viraj dönerken gaz kesilmez, hele frene hiç basılmaz… Türkiye’nin iç pazar dinamikleri sektörlerini ayakta tutmaya yeter… Bunun için hükümetten iç pazar üretim ve tüketim dinamiklerini desteklemesini bekliyoruz; bunu başarırsak Dolar 2 lira olmuş, Euro 3 lira olmuş bizim için sorun olmaz. Kaldı ki, sürekli cari işlemler açığı veren, brüt döviz rezervleri yıllık ithalatının ancak 5 ayını ve borç geri ödemesinin bir

yılını karşılayabilen, özel sektörü 160 milyar USD döviz açığı veren bir ekonomi olarak döviz kurlarında dalgalanmalar yaşamamız çok tabiidir. Hele ki, dünyada şu anda ABD’nin finansal uygulamalarından kaynaklanan bir dalgalanma yaşanıyorken; Rusya, Hindistan, Güney Afrika gibi gelişmekte olan, hatta bazılarının net döviz rezervleri bizim mislimiz olan ülkelerin para birimlerinde bile değer kaybı yaşanıyorken. Aslında her şey bize bağlı…”

2012 yılında Merkez Bankası kredi hacmi artışında sınırlamaya giderken, üreticiler, özellikle KOBİ’ler için pozitif ayrımcılık yapılması gerektiğini ısrarla dile getirdiklerini anımsatan Yücelen; “Bu sınırlamanın tüketim tarafında yapılması gerektiğini, üretimin ise büyümek için finansmana ihtiyacı olduğunu belirtmiştik. Ne yazık ki, MB böyle bir ayrıma gitmedi ve özellikle üretici firmalar gelirleri cinsinden değil, bulabildikleri para cinsinden borçlandılar ve döviz riskine duyarlı hale geldiler. En son dönemde, gerek MB, gerekse BDDK, reel sektörü korumak adına çalışmalar yapıyor. İhracat kredilerinin karşılıklarını düşürüyorlar, reeskont kredilerinin limitlerini arttırıyorlar. Keşke bu adımlar daha önce atılsaydı diyoruz.” diye konuştu.

Yücelen, TÜGİAD’ın daha önce ilgili makamlara teslim ettiği akaryakıt sektörü ve perakende sektörü ile ilgili bilgi notlarına da atıfta bulunarak şunları söyledi:  “Akaryakıt bayileri, perakende mağazalarına ürün sağlayan üreticiler, nakliyeciler gibi vasıfsız istihdam kaynağı olan sektörler ve bu sektörlerin sorunları ile ilgili rapor ve bültenler yayınlamıştık.   Ülkede elde edilen kaynak ve refahın tüm Anadolu’ya yayılmasına ve yatırım olarak geri dönmesine en büyük etken olan bu sektörlerin; son dönemde büyük şirketlerin baskısı ve haksız rekabeti altında ezildiklerini, yeni şartlarda, kar marjlarının düşmesi ve tahsilâtta vade probleminin artmasıyla daha da banka tahakkümü altına girdiklerini belirtmiştik. Bu sektörlerin ayakta kalmasının sağlanmasının ekonomiyi ayakta tutacağını, en küçük birimlerine kadar ayakta durmayı ve büyümeyi beceren bir ekonominin dalgalanmalardan daha az zarar göreceğini söylemiştik. Bugün de aynı şeyi söylüyoruz. Herhangi bir para harcamadan, bir kamu gelir kaleminden fedakarlık etmeden, sadece reel sektör için yapılacak birkaç düzenleme ile ekonomimizi daha dayanıklı hale getirebiliriz. Araştırma ve geliştirmeye, inovatif girişimciliğe vereceğimiz her destek ekonomiyi daha da güçlendirecektir.”

Bazen ortada bir şey yokken kriz beklentisinin kriz yarattığını; bazen de ortada kriz emareleri varken sürecin iyi yönetilmesi ve kriz beklentisinin minimumda tutulmasının krizin ülkeyi teğet geçmesini sağladığını söyleyen Yücelen “Krizin dillendirilmesi bile sakıncalıdır ve herkese zarar verir” dedi.

Sürecin başarıyla yönetilebilmesi için özellikle ekonomik politikada hükümetin tüm kesimlerin desteğini alması gerektiğini söyleyen Yücelen, “Dünya ekonomisinin önemli aktörlerinin stratejik kararlarının ülke ekonomimize yükünün ağır olmaması için kapsamlı önlemler alınmalı ve her şeyden önemlisi, reel sektörün korunması adına geçmişte ihmal edilen konuların da tekrar değerlendirilerek, ekonomimizin ve üretimimizin güçlendirilmesi gereklidir. TÜGİAD olarak, bu zorlu dönemi geçmişte olduğu gibi bugün ve gelecekte de birlik, beraberlik ve dayanışma ile geçeceğimize olan inancımızı bir kez daha ifade etmek istiyoruz.” diye konuştu.

 

 

 

 

 

#

SENDE YORUM YAZ