“Gezi” hakkında notlar
İstanbul’da başlayıp, yurdun bütün bölgelerinde dalga dalga yayılan Gezi Parkı protestolarına bugünden itibaren baktığımızda protestoların ilk günkü bağlamından giderek uzaklaştığını söylemek artık kesin bir şekilde doğru bir ifadeye dönüşmüştür.
Eylemin ilk günlerini hatırlayalım…
Gezi Parkı’nda yapılan çalışmalarda ağaçların kesildiğini, yıkıldığını gören birkaç (yaklaşık 50) çevreci, duyarlılıklarını dile getirmek için bir eylem yaptı. Bazı milletvekillerinin de olaya dahil olmasıyla Gezi’de yapılan çalışmalar durduruldu. İnsanlar kepçelerin önünde siper oldu, ağaçları korumaya çalıştı.
Her şey çok normaldi…
Bu çevreci bilince destek olmak isteyen vatandaşlar da Gezi Parkı’na giderek protestolara dahil oldu…
Ancak bu noktadan sonra olaylar birden hükümete karşı geliştirilen bir eylemler dizisine dönüştü.
Başbakan ve kurmayları sert bir dille olayın provokatif yönüne dikkat çekti.
Polis olaylara müdahale etti. Polisin kullandığı güce, orantısız güç denildi. Polis müdahalesi olayların büyümesine neden oldu.
Cumhurbaşkanı sağduyu mesajları verdi, demokrasinin sadece seçimlerden ibaret olmadığını söyledi…
Başbakan çevreci niyetlerle yapılan eylemi ayrı tuttuğunu belirterek, provokasyoncuların, yasadışı grupların ve marjinallerin ayıklanması gerektiğini vurguladı.
Bu arada muhalefet partisi CHP, eyleme destek olmak istedi, ancak eylemciler Gezi’de siyasetçileri, siyaseti görmek istemediğini söyledi. CHP’nin desteği, milletvekillerinin bireysel destekleriyle sınırlı kaldı…
MHP eylemlere destek vermedi, ancak önüne geçecek açıklamalarda da bulunmadı.
CNN International ve BBC News gibi dünyanın önde gelen haber kanalları Taksim’den canlı yayın yaptı. Reuters, AFP gibi ajanslar da olayları tüm dünyaya duyurdu. Uluslararası medya iktidar tarafından olayları kışkırtmakla suçlandı. Eylemciler ve eylemleri destekleyen vatandaşlar ise olayları CNN’den takip etmeye başladı. Hatta CNN International’da şöyle bir anons bile geçildi: “Türkiye Gezi olaylarını CNN International’dan takip ediyor; çünkü kendi medyalarına güvenmiyorlar.”
Gezi Parkı olaylarının belki de en önemli gelişmesi sosyal medyanın ne kadar önemli bir örgütlenme aracı olduğunun anlaşılmasıdır. Bu konuda özellikle Twitter ve Facebook önemli bir alternatif iletişim aracı olarak ön plana çıkmıştır. Bunun yanında çokça bilinmeyen bir sosyal paylaşım sitesi Zello da bu eylemlerde yıldızı parlayan sosyal paylaşım sitelerinden biri haline geldi. Olayların büyük bir çoğunluğu sosyal medyada sanal bir şekilde gerçekleşti. Eylemciler sosyal medyada örgütlendi, emniyet güçleri sosyal medya gözaltıları yaptı…
Gezi Parkı olaylarında en çok tartışılan ve uzun süre tartışılacağa benzeyen “yeni gençlik” olgusu ortaya çıktı. Y kuşağının aslında apolitik olmadığı, yeni bir politik duruşa sahip gençlerden oluştuğu iddia edildi…
Geçtiğimiz cumartesi ve pazar günleri yapılan polis müdahalesiyle Gezi dağıtıldı. Eylemler henüz bitmese de, hız kaybetti.
Süreci takip ettiğimiz zaman ve bazı sanatçıların, eylemcilerin ve siyasilerin söylemlerini göz önünde bulundurduğumuzda olayların Gezi’den ibaret olmadığı anlaşılacaktır. Türkiye’nin demokrasiyle yönetildiğini unutan bazı güç odakları hükümeti meydanlarda tüketmeye çalışmışlardır.
Vatandaşların halis niyetlerinin bu eylemlerde kullanıldığını ve harekete geçirildiğini görmemek mümkün değildir.
Bu nedenle demokratik taleplerin, demokratik ilkeler etrafında yapılması gerekmektedir. Demokrasiyle gelmiş bir iktidarı, demokrasi bahanesiyle demokratik olmayan uygulamalarla devirmeye çalışmak ciddi bir çelişkidir.
Anamur’da neler oldu?
Ülkenin her yerinde olduğu gibi Anamur’da da Gezi eylemlerine ilişkin bir kamuoyu oluştu. Eylemleri destekleyenler, eylemi desteklemeyenler ve tarafsız kalmayı tercih edenler Anamur’da da vardı.
Bu tabloyu Anamur Belediye Meclisi’nde görmek mümkündü.
CHP’liler endişelerini dile getirdi, bazıları “faiz lobisiyle gelen, faiz lobisiyle gider” dedi. Ak Parti’liler ise faiz lobisine, dış güçlere göndermeden bulunarak olayları değerlendirdi.
Belediye Başkanı Türe ise aynen şu cümleleri kullanarak eylemlerle ilgili düşüncelerini dile getirdi: “Toplantı ve yürüyüşler kanununa göre gerekli şartı taşımak suretiyle herkes toplantı, gösteri ve basın açıklaması yapabilir ama Allah karşıma kul hakkıyla gelmeyin diyor. Bu nedenle devletin malını ateşe veren, yakan, yıkan, gerilime sebep olan aşırı uçların yaptıklarından dolayı kul hakkımı helal etmiyorum. Demokratik hakların kullanımına karşı değilim ama devlet malına zarar verilmemeliydi. Arkadaşlar duraklar, otobüsler yakılıyor, Anamur için düşünün bir durak ihtiyacı olan yerlerimiz var, bir otobüs almak kolay değil.”
Anamur’da bazı sendikalar tarafından da eyleme destek açıklamaları yapıldı. Eylem desteklenirken hükümet sert bir dille eleştirildi.
Gezi eylemlerinin en önemli figürleri gençler ise Anamur’da da bir araya geldi. Sizce nerede haberleştiler ve bir araya geldiler dersiniz. Elbette ki Facebook…
Gençler Ticaret Lisesi’nin oradan Bankalar Caddesi’ne kadar yürüdü, sloganlar attı. Evlerin balkonlarından yayılan alkış sesleriyle eylemlerini bitirdiler.
Anamur bu bakımdan Türkiye’nin bir minyatürü görünümündeydi.
Hak aramak, şikâyetlerimizi dile getirmek çok güzel bir duygu, insanı rahatlatan, ferahlatan bir his bırakır. İktidarın elbette ki bu duygunun yaşanmasının önünü açması gerekmektedir, bu demokrasinin bir sonucudur.
Ancak vatandaşlar olarak kırmadan, dökmeden, kamu malına zarar vermeden, kimsenin kişilik hakkını, onurunu zedelemeden hakkımızı aramamız gerekmektedir. Ne dersiniz?.
BENZER HABERLER