Yeryüzü cenneti, dünyanın sekizinci harikası gezisine, kalabalık çıkacağımız düşüncesiyle, gelin merkezi bir yerden başlayalım ki, Ülkemizin her tarafından katılacaklara kolaylık olsun.
Ankara’dan, Ülkemizin kurucusu Yüce Atatürk’ün ebedi istirahat yeri Anıtkabir’i gezerek başlayalım. Muhteşem, heyecanımız zirvede. Atatürk sevgisini, Yurttaşlık bilincini tazelemiş olarak seyahatimize başladık.
UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine alınmış ülkemizdeki 9 değerden biri olan Hititlerin ilk başkenti Hattuşa’nın bulunduğu Çorum’u gezmeden Amasya’ya geçmek olmaz elbet.
Amasya, 7 bin yıllık tarihi boyunca bilim adamları, sanatkarlar, şairler yetiştirmiş, şehzadelerin eğitim gördüğü bir şehirdir. Amasya’da gezilecek elbette çok yer var; Müzeler, camiler, medreseler, Amasya Kalesi, Kral Kaya Mezarları, doğal güzellikler, konaklar. Ancak, yolumuz uzun hepsini gezmeye haftalar yetmez. Ama biz bunlardan gezebildiklerimizi gezip, Yeşilırmak kenarında tarihi konakları izlerken çayımızı içip Tokat’a geçelim.
Tokat’a 35 km. mesafedeki Ballıca Köyü’nde bulunan dünyanın en uzun ikinci mağarası olan Ballıca Mağarasını gezerek, sarkıt ve dikitlerin sanatsal duruşlarını izlemeli, Mehpare Hatun Kervansarayı’nı gezip, Sulusokak Çarşı’sında Tokat kebabı yemeliyiz.
Daha sonra da; Niksar, Ünye, Fatsa, Perşembe üzerinden Ordu’ya varmalıyız. Ancak bu yolda seyahat ederken çok dikkat etmeli, yeşilin ton zenginliğini seyredeyim derken kaza yapmamalıyız.
Ordu da şehri tepeden seyretmek için teleferiğe binip Boztepe’ye çıkmalı, 1400 rakımda kahve içerek Ordu’yu seyretmeliyiz. Kahve içerken aynı zamanda gezinin gelecek güzergahını da planlamalıyız. Ya Orta Karadeniz’i önce gezmek için Samsun, Sinop yönüne gitmeli, ya da orayı sonraya bırakıp doğuya Trabzon’a yönelmeliyiz. Gelin biz önce Doğu Karadeniz’i gezmek için Trabzon’a gidelim.
Trabzon’da gezilecek çok güzel yerler var, hiç birini atlamamalı. Sümela Manastırı Maçka İlçesi’nde olup, M.S. 265-395 yılları arasında yapıldığı sanılmaktadır. Gidip-dönerken yeşile doyacak, tertemiz akan dereleri, taş köprüleri göreceğiz. Heyelan sonucu doğal olarak oluşan Uzungöl’ü ziyaret edecek, etrafında oksijen depolayacağız. 1250-1260 yılları arasında Kral I. Manuel tarafından kilise olarak yaptırılan günümüzde müze olarak kullanılan Ayasofya Müze’sini ve Bedesten Çarşısını gezmeden geçmeyelim. Çaykara İlçesi’nin güneybatısından 25 km.lik minibüs yolculuğu ile gidilen 2200 m. Yükseklikteki Sultan Murat Yaylası, ismini IV. Murat’dan alır. Şansımız olup sissiz bir an yakalayabilirsek dağın doğal güzelliklerini gözlemleyebileceğiz. Ama mutlaka yaylada bir gece geçirip ağustos da üşümeli, Atmaca Mustafa’nın esprili doğaçlamalarından nasibimizi almalıyız. Akçaabat’a uğrayıp köftesini mutlaka yemeliyiz. Dokuma tezgahları ile çay fabrikalarını gezmeli, dostlarımız için alış-veriş yapmalıyız.
Trabzon’a doyamasak da Rize’ye geçmeli. Fırtına vadisi içinde tertemiz, özgürce akıp giden, Fırtına Deresi üzerinde ki, Mikron ve Şenyuva Köprülerinde fotoğraflar çektirmeliyiz. Hamsiköy’de tesislerin birinde mıhlamanın üstüne keçi sütünden yapılan sütlaçtan yemeliyiz. Dünyaca ünlü Ayder Yaylası’na vardığımızda, büyük şelaleyi izlemeli, günü birlik olarak minibüslerle daha yükseklerde olan, doğası bozulmamış Kavrun Yaylası’na gitmeliyiz. Mutlaka Ayder’de konak şeklinde ağaçtan yapılmış Hemşin Evleri türündeki otellerin birinde yatmalı, akşam bir mekanda müzik dinlemeli, horon tepmeliyiz.
Artvin’e, Çayeli, Arhavi, Hopa, Borçka üzerinden ulaştığımızda; Göreceğiz ve anlayacağız ki, biz yeryüzü cennetindeyiz. Heybetli dağları, yemyeşil ormanları, 5 bin yıllık tarihi, şelaleleri, kanyonları, yaylaları, milli parkları mutlaka görmeliyiz. Özellikle de 1500 rakımdaki Karagölü mutlaka görmeli, teknolojiden uzak, doğal ortamın, yalnızca kuş sesinin tadını çıkarmalı, etrafında bir saat kadar dolaşarak kafamızı boşaltmalıyız. Eğer bir günlüğüne Gürcistan’ın Batum şehrine geçeceksek, Artvin’e varmadan Hopa’dan Sarp Sınır kapısından girmeliyiz.
Değerli doğa sever dostlar, çıktığımız doğa ve kültür gezimizden ben çok mutlu oldum. Arzu eder bizimle gezmeye devam ederseniz daha sonra Samsun, Sinop, Kastamonu, Bartın’ı da gezeceğiz. Şimdilik sağlıcakla kalın, doğayla kalın.
Mesut GÜVEN
BENZER HABERLER