HaberMatik V3.2

logo

Akkuyu’ya durdurma davası

Akkuyu’ya durdurma davası

Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri (DAÇE), Mersin’de tepkilere rağmen inşaatı devam eden Akkuyu Nükleer Güç Santralinin, küresel ısınma nedeniyle yükselen deniz suyu sıcaklığının sebep olacağı felaketlerin ortaya konulması için inşaatın durdurulması istemiyle dava açtı.

Bu sene birinci ünitenin devreye alınmasının planlandığı tartışmalı Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin küresel iklim değişikliği sonucu Akdeniz’den alınacak soğutma suyunun deniz eko sistemine vereceği zararın çevresel etkisi belirlenene kadar projenin durdurulması için Çevre Bakanlığı’na inşaatı durdurma başvurusu yapan Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri (DAÇE), başvurusunun reddetmesi üzerine konuyu yargıya taşıdı.

SAATTE 1 MİLYON METRE KÜP SOĞUTMA SUYU KULLANACAK

Saatte 1 milyon metre küplük soğutma suyuna ihtiyaç duyan santralin bu hacimde ısıtılmış suyu denize salıvereceği bilinirken, artan deniz suyu sıcaklığına değinilen dava dilekçesinde. Akdeniz’in iklim değişikliği sürecinde nükleer santrali soğutmasının imkansız hale geleceğine vurgu yapıldı. Dava dilekçesinde, “İklim değişikliğine bağlı olarak deniz suyu sıcaklığı geometrik hızla arttığından; uluslararası hukukta çevre ekoloji yaşam hakkı davalarında ilgili kurumların ve kişilerin sorumluluğunu doğuran/ doğuracak ‘öngörülebilirlik’ ve ‘ihtiyatlılık” ilkeleri gereğince, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Türkiye halkının geleceği için açık bir milli güvenlik sorunu olan Akkuyu Nükleer projesi için iklim bilimcilerin de yer alacağı bir heyet tarafından denizel ekosistemde soğutma suyu yeterliliği açısından ÇED raporu alınması ve soğutma suyu açısından ÇED raporu gerekliliği tamamlanıncaya dek Çevre Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığı nezdindeki tüm izin, ruhsat, lisans ve raporların askıya alınarak soğutma suyu açısından alınacak ÇED raporunun bekletici sorun yapılmak suretiyle inşaatın durdurulması ‘talepli olarak 31 Ekim 2022 tarihinde yapılan idari başvurunun zımnen reddine yönelik idari işlemin iptali, dava konusu idari işlem’ uygulanmakla etkisi tükenecek idari işlem niteliğinde olup telafisi imkansız zarar ve açık hukuka aykırılık şartları birlikte gerçekleştiğinden IYUK md. 27 v.d. maddeleri gereğince davalı idarenin savunması alınmaksızın yürütmenin durdurulmasına, incelemenin duruşmalı yapılmasına ve adli yardım talebimizin kabulüne, Danıştay Kanununun 24/ c maddesindeki ‘ülke çapında’ ibaresinin

Anayasanın 3, 36 ,125 ve 138 . Maddelerine aykırı olduğundan iptali için Anayasa mahkemesine itiraz edilmesine, neticeten davamızın kabulüne, avukatlık ücreti ve yargılama giderlerinin davalı idareye yüklenmesine karar verilmesi talebidir” denildi.

FRANSMA SANTRALİ DURDURMAK ZORUNDA KALDI

Dava dilekçesinde ayrıca nükleer santrallerin denizden veya nehirden aldıkları soğutma suyu sıcaklığının 28 C’yi aşmaması gerektiğine dikkat çekilerek, “Soğutma suyu sıcaklığı 28 C’yi aştığı takdirde nükleer santraller çok büyük tehlike yaşamaktadır. Nitekim son 3 yıldır Avrupa’da sıcak hava dalgaları sırasında soğutma suyunu nehirlerden alan Fransa’daki nükleer santraller hem kuraklık nedeniyle nehir suyu debilerinin düşmesi ve hem de soğutma suyunun zaman zaman 28C’yi asması nedeniyle durdurulmak ve sadece nükleer atıkları ve santrali soğutacak kadar mecburen çalıştırılmakta, elektrik üretimi de durmaktadır.

DOĞU AKDENİZ’DE ISINMA DÜNYA ORTALAMASINDAN 2 KAT DAHA FAZLA

Ayrıca su hususu da göz önünde bulundurmak gerekmektedir ki; Nükleer santraller etrafında bir ısı adası oluşturduğundan hem karasal ekosistemi ve hem de denizel ekosistemi fazladan ısıtmaktadır. Akkuyu nükleer santrali projesinin iklim değişikliği nedeniyle nükleer santrali soğutamayacak kadar fazla ısınmış olan Akdeniz ekosistemini daha da ısıtacağı kesindir. Nitekim Max Planck Enstitüsünün son çalışması Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’da iklim değişikliğine bağlı hava sıcaklığının dünya ortalamasından 2 kat daha fazla olduğunu göstermektedir.

AKKUYU’DA YAZIN DENİZ SUYU SICAKLIĞI 30C AŞIYOR

Meteoroloji Genel Müdürlüğünün Anamur ve Silifke’deki deniz suyu ölçüm istasyonlarından alınan verilere göre Akkuyu nükleer sahasındaki deniz suyu sıcaklığı yaz aylarında 30 C’yi aşmaktadır. 2022 Ağustos ayında saat 12.00 civarında her 2 istasyondaki deniz suyu sıcaklığı verileri 30 C ve 30,5 C olarak ölçülmüştür.

Nitekim iklimci Prof. Dr. Murat Türkes’in ekteki IPCC raporlarına dayanarak yaptığı çalışmada görüldüğü üzere ortalama sıcaklıklar ‘Yazın (Haziran-Temmuz-Ağustos), Karadeniz ve Marmara’da SSTler (yüzey suyu sıcaklığı) genel olarak 22-23.5 C, Ege’de 22.5-23 C ve Akdeniz kıyılarında 23-26 C dolayındadır. En sıcak deniz alanı yine İskenderun Körfezi ve çevresidir. Gelecekte, başka bir deyişle önümüzdeki 20 yılın sonuna değin, Akdeniz Havzası’nın büyük bölümünde ve Türkiye’nin Akdeniz kıyılarında yaz mevsimi ortalama deniz yüzeyi sıcaklıkları, IPCC Temsili Konsantrasyon Yolu (RCP) iklim değişikliği senaryolarından, hem orta düzeyli iklim değişikliği senaryosu hem de kötümser senaryo altında 30C’ye ulaşacaktır. Bu sonuçlar, yakın bir gelecekte, Akkuyu nükleer santralinde yılın özellikle sıcak döneminde soğutma suyu temini açısından sorun yaşanacağını göstermektedir. Bu durum özellikle küresel ısınmaya ek olarak bölgesel deniz sıcak dalgalarının yaşandığı yıllarda çok daha belirginleşecek ve SST’ler o yıllarda çok daha büyük pozitif mevsimlik anomaliler gösterebilecektir.

DENİZ SUYU SICAKLIĞI 36-37 C’LERE ÇIKACAK

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporları baz alınarak yapılan çalışmada nükleer santral soğutma suyu sıcaklığı 28 C’yi aşmaması gerekirken, Akkuyu’da yaz aylarında su sıcaklığı ortalaması dahi 23-26 C dolayında dolaşmakta ve yine çalışmada önümüzdeki 20 yıl içinde Akkuyu alanı da dahil Akdeniz’de deniz suyu sıcaklığının ortalamasının 30 C’yi geçeceği belirtilmektedir. Bu durumda su anda Anamur ve Silifke istasyonlarından Temmuz-Ağustos aylarında maksimum sıcaklık verisi 30 C gözükürken, 20 yıl içinde ortalama sıcaklık 30 C olacaktır. Bu da şu anda maximum sıcaklık verisi olarak 30,5 C ölçülürken, ortalama deniz suyu sıcaklığı 30 C olduğunda maximum deniz suyu sıcaklığı verisinin 36-37 C’lere çıkması anlamına gelecektir.

BİLİRKİŞİ RAPORUNA DİKKAT

Akkuyu Koyu’nda Haziran 2011-haziran 2012 arasında yapılan su sıcaklığı ölçümlerinde; Temmuz ayında yüzey suyu sıcaklığının 30 C’yi aştığı, deniz dibinde ise 30 C°’ye ulaştığı bildirilmiştir. Bilirkişi; ‘Doğu Akdeniz’in su sıcaklığının oldukça yüksek olduğu göz önünde tutulmalıdır’ diye yazmakta fakat tekrar ÇED raporuna dönüp, rapordan alıntı yapmaktadır. ÇED raporunda; ‘Akkuyu NGS soğutma suyu sistemindeki kondansörler ?t=7 Co sıcaklık farkına göre tasarlanacaktır. Ancak güvenli olmak için ?t=10 Co farkına göre en kötü durum irdelenmişti’ ifadesi yer almaktadır. Kullanılan ‘Shallow-3D” modeli ile SKKY’de su yüzeyi sıcaklığı sınırının karşılanamadığı (Aşıldığı), ancak derin deşarj ile yüzey suyuna ulaşan soğutma suyu sıcaklığının 1 C daha fazla olabileceği öngörülmektedir.

Bilirkişi ÇED Raporunda; ‘Deniz suyu sıcaklığının 28 C’yi geçmesi halinde santralın çalışmasının yavaşlatılacağı’ (Yük düşürülmesi) belirtildiğini not etmekte ve “Deniz ortamının seyreltme kapasitesi ne olursa olsun, denize deşarj edilecek su 35 C’den fazla olmamalıdır’ ifadesini kullanmaktadır.

TÜRKİYE’YE CİDDİ İKLİM UYARISI

Klimatolojik ve hidrolojik parametrelerin değişmesi nedeniyle döngülerin bozulduğunu bilim insanları sürekli belirtmekte, ülkemizi ve insanlığı uyarmaktadırlar.

‘Artık çok net bir şekilde klimatolojik veya hidrometeorolojik afetler iklim değişikliği bağlantılı olarak diğer afetlerin önüne geçti. İklim değişikliğiyle dünyanın bir ya da birden fazla bölgesinde bir yandan kuraklık, diğer yandan aşırı yağışlar, seller, taşkınlar oluştu. Yağışlar, belirli bir bölgede çok daha şiddetli, kısa sürede; iri, kuvvetli dolu şeklinde düşmeye başladı. Belli bölgelerde şiddetli yağışların sıklığı, buna bağlı olarak da etkileri çok daha kuvvetli olmaya başladı. Günümüze oranla yüzyılın sonunda, kabaca Türkiye’nin Karadeniz kıyı kuşağı ve kuzeydoğu Anadolu’nun dışında kalan büyük bir bölümünün çok daha kurak olacağını biliyoruz. Bir yandan kuraklıkları, bir yandan da aşırı şiddetli yağışları yaşayacağız. Buna hazırlıklı olmazsak etkisi çok daha kuvvetli olacak. Sellerin ve afetlerin önüne geçebilmek için kesinlikle kentleri yeniden tasarlamamız gerekiyor” denildi.

KİRLİ YATIRIMLARIN KÜMÜLATİF ETKİSİ HESAPLANMALI

Dava dilekçesinde Doğu Akdeniz’deki kirli yatırımların kümülatif etkisinin de düşünülmesi gerektiğine dikkat çekilerek, şu ifadelere yer verildi; “Doğu Akdeniz Bölgesinde bulunan termik, rafineri, petro kimya tesisi, petrol boru hattı, demir-çelik fabrikaları v.s. olmak üzere tüm kirletici tesislerin Akkuyu nükleer santraline kümülatif etkisinin hesaplanması zorunludur. Kirletici, yok edici tesislerin Doğu Akdeniz bölgesindeki kümülatif etkisi yönünden, amir Danıştay idari dava daireleri kurulu içtihatları nazar-ı itibara alınarak kümülatif etki çalışması yapılması gerekmektedir.

Kaldı ki ; Doğu Akdeniz bölgesinin ağır bir kirlilik yükü altında olduğu devletin resmi raporlarıyla da sabittir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekansal Planlama Genel Müdürlüğü 2015 yılında yayınladığı ‘İskenderun Körfezi Bütünleşik Kıyı Alanları Planı Açıklama Raporunda İskenderun Körfezi ve Doğu Akdeniz’in ağır bir kirlilik yükü altında olduğu belirtilmiştir.”

#

SENDE YORUM YAZ