Mersin Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Deniz Ayas, Kızıldeniz’den Akdeniz’e gelen zehirli balık türlerin arttığını belirterek, bu türlerin en tehlikelisinin aslan balığı olduğunu söyledi.
Anamur Belediyesi ve Anamur Su Ürünleri Kooparetifi’nin belediye meclisi salonunda ortaklaşa düzenlediği “Akdeniz’e Kızıldeniz’den gelen ölümcül türler ve karşılaşıldıgında yapılması gerekenler” konulu konferansa konuşmacı olarak katılan Ayas, Akdeniz ile Kızıldeniz’i birbirine bağlayan Süveyş Kanalının açılmasıyla birçok balık türünün Akdeniz’e girdiğini söyledi.
Daha önceleri dağılımları bu kadar geniş olmayan birçok yabancı türün, küresel ısınmayla birlikte artan deniz suyu sıcaklıkları, değişen çevre koşulları ve yerli türlerin rekabet gücünün zayıflamasıyla Akdeniz’de hızla yayılma imkanı bulduğunu belirten Ayas, şunları söyledi:
“Son yıllarda Kızıldeniz’den Süveyş Kanalı’ndan gelen türler çok arttı. Bunların en çok bilinen örneği ise aslan balığı ve balon balığı. Bunun yanı sıra yeni deniz anası türlerini sularımızda gözlemliyoruz. Hatta kutu denizanası adı verilen Avusturalya’nın en tehlikeli canlısı olarak kabul edilen canlıyla aynı aile grubundan deniz anaları da Akdeniz’de rapor edildi. Bunlar bizim denizlerimizin ekosistemine ciddi zararlar veriyor.”
EN TEHLİKELİSİ ASLAN BALIĞI
Aslan balığının Türkiye sularında ilk kez 2014 yılında İskenderun Körfezi’nde görüldüğünü belirten Ayas, “4 yıl içindeki dağılımına baktığımızda tüm Akdeniz kıyılarımıza İskenderun Körfezi’nden Muğla kıyılarına kadar yayıldığını görüyoruz. Bu çok hızlı bir dağılım ve bollukları da azımsanamayacak ölçüde fazla” ifadelerini kullandı.
Ayas, aslan balığının gezegendeki en agresif istilacı türlerden biri olduğunu belirterek, “Zehirli yüzgeçleri dikkatle temizlendikten sonra eti oldukça lezzetlidir ve yenebilmektedir. Bu yüzgeç ışınları zehirlidir. Dikensi yüzgeçlerin batması sonucu zehirlenme ortaya çıkabilir. Çoğu kazayı onları yakalayan balıkçılar, dalgıçlar ve dikkatsiz yüzücüler yaşamaktadır. Yüzgeç ışınının deriye batması ile aşırı ağrı, deride kızarıklık ve şişlik, baş dönmesi, baş ağrısı, mide bulantısı, kusma, ateş, nefes darlığı, uyuşma ve terleme gibi yakınmalar olur. Alerjiye yatkınlığı olan bireylerde şok tablosu gelişebilir. Aslan balıkları tarafından gerçekleşen yaralanmalarda kişi en kısa sürede bir sağlık kuruluşuna başvurmalıdır” diye konuştu.
YERLİ TÜRLER KORUNMALI
Aslan balığının denizlerimizde düşmanı olmayan bir balık türü olduğunu anlatan Doç. Dr. Ayas, istilacı bu türler için alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı:
“Aslan balığıyla rekabete giren yerli türlerimizden orfoz var. Onlar da yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Aslan balığının yayılımını asla durduramayacağız. Bu aynı zamanda üreme hızı da çok yüksek olan bir canlı. Denizlerimizde bu istilacı canlıların doğal düşmanı olmadığından hızlı bir yayılım gösteriyor. Etrafındaki balıkları da tüketiyor. Aslan balıkları çok tehlikeli. Ancak biz bu canlıları henüz bilmiyoruz. Çünkü Akdeniz’de bu türler yoktu. Bir Aslan balığı birinin elini soktuğunda ne yapılacağı konusunda doktorlarımız da geleneksel bilgiye sahip değil. Bu açıdan da zararı var. O nedenle yerli türlerimizden bu canlılar ile baş edebilecek türleri korumalıyız. Denizlerimizde her türlü kirliliğe karşı önlem almalıyız. Sağlıklı ekosistem yeni gelen istilacı türlerle baş edecektir. Avcılığa da dikkat çekilmesi gerekiyor.”
BENZER HABERLER