HaberMatik V3.2

logo

Doğan Cüceloğlu, İstanbul’daki Mersinli Hemşerileriyle Buluştu

Doğan Cüceloğlu, İstanbul’daki Mersinli Hemşerileriyle Buluştu

Ünlü psikolog yazar Doğan Cüceloğlu, İstanbul’da yaşayan Mersinli hemşerileriyle buluştu. Şişli’de düzenlenen “Doğan Cüceloğlu Hemşerileri ile Buluşuyor” etkinliğine katılım yoğun oldu.
Mersin İş Adamları Yöneticileri Sanatçıları ve Akademisyenleri Derneği(MİYSAD)’nin Şişli Belediyesi’yle birlikte organize ettiği “Doğan Cüceloğlu Hemşerileri ile Buluşuyor” etkinliği, Şişli Nazım Hikmet Kültür ve Sanatevi’nde gerçekleştirildi.
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan MİYSAD Başkanı Mehmet Mazak, Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü ve ekibine teşekkür etti. Mazak, MİYSAD’ın açılışında bizzat Doğan Cüceloğlu’nun da bulunduğunu söyledi.
Mazak, “Doğan Cüceloğlu, ülkemizin yetiştirdiği saygın bir isimdir. Bugğn burada kendisini bir hemşeri olarak ağırlamaktan dolayı mutluyuz. Bu programı, Doğan Cüceloğlu’nu hemşerileriyle bir araya getirme programı olarak düzenledik” dedi.
Mazak, konuşmasının sonunda “Damdan Düşen Mersinli Psikolog” adlı makalesinden bir bölüm okuyarak konuşmasını bitirdi.
Kişisel gelişim üzerine etkinliğe katılanlara bir konferans veren ünlü profesör, insan ilişkileri psikolojisi uzmanı Doğan Cüceloğlu, hemşerileriyle bir arada bulunmaktan dolayı mutluluğunu dile getirdi.
Kendisinin Silifkeli olduğunu kaydeden Cüceloğlu, kısaca hayatını anlattı. Doğan Cüceloğlu, hayatı içerisinde hem akademik hem de kendi iç dünyasında çok önemli deneyimler yaşadığını kaydetti.
Akademisyen olmasına rağmen kendi hayatında yanlışlar yaptığının altını çizen Cüceloğlu, bu yanlışları kötü niyetten değil; bilmediği için yaptığını vurguladı.
Bir insanın iyi niyetli olmasının o insanın iyi şeyler yapacağının garantisi olmadığını belirten ünlü psikolog, bilgiye de ihtiyacın olduğunu ifade etti.
“Yazdıklarım Boşa Gitmiyor”
Ünlü psikolog Doğan Cüceloğlu, şunları kaydetti: “Ben bilen insandan öğrenen insana doğru bir adım attım. Bugün ben şunu görüyorum. Benim memleketim baş belası bilen insanlardır. Müthiş bir yanlış kültür var. Balığın suyun farkında olmaması gibi biz de bu yanlış kültürün farkında değiliz.
Dışarıya çıkıp yaşamaya başladığın zaman gözlemleyen bir bilinç oluşuyor. Bende de o gelişmeye başladı. Geliştikçe de kitap yazma, televizyon programları, seminerler, konferanslar vermeye başladım. Öğrendiklerimi, farkına vardıklarımı paylaşıyorum. Bu paylaşma süreci içerisinde de bakıyorum, sadece fikirdaş, kafadaş değil; gönüldaş görüyorum hakikaten. Çok şükür, yazdıklarım okunuyor. Emek verdiğim, yazdıklarım boşa gitmiyor. Bundan büyük bir keyif alıyorum. Gördüğüm kadarıyla bu benim yolculuğum, bu benim ibadetim. Böyle bir hizmet içerisinde ömrümü geçireceğim. Çok ince düşünüyorum. Önem veriyorum.
Yetiştiğimiz Kültürün Dinamiklerini Bilmiyoruz
Şu günlerde kafamı meşgul eden birkaç şeyden size bahsetmek istiyorum. Yurt içi olsun, yurt dışı olsun. Değişik ortamlarda iki grubun farkına varıyorum. Bazı ortamlarda, bu ev olabilir, iş ortamı olabilir, kaldırım olabilir, hastane olabilir, devlet dairesi olabilir, konferans ortamı olabilir… Bakıyorum, çoğunluk asık suratlı, bıkkın, şevksiz, güvensiz, kaba, kaygılı ve öfkeli. Baktığım zaman adama, “Uzak dur abi!” diyecek gibi. Biraz bakarsam, “Ne bakıyon lan!” gibi bakıyor. Herkes böyle birbirinin hasmı gibi böyle, bir hasım tavrı içerisinde ve bazı ortamlarda bunu sık sık görüyorum.
Yine aile, kaldırım, daireler, iş ortamları da farklı görüyorum. Güler yüzlü, sözü söylemese dahi, gözü “Günaydın!” diyor. O baktığı zaman kendimi değerli hissediyorum. Güven duyuyor. “Ben sana güveniyorum!” diye bakıyor. Yaptığı işten şevk alıyor. Adam öyle bir garsonluk yapıyor ki, benim iştahım kabarıyor “Bende garson olayım!” diye.
Kaygı değil umut var; öfke değil, şükür duygusu var. Adam diyor ki, elim var, kulağım duyuyor, nefes alıyorum, sağlıklıyım, şükürler olsun! Ne müthiş bir şey. Karşılaştığım zaman onu hissediyorum. Sürekli bunun farkındayım.
Biz içinde yetiştiğimiz kültürün dinamiklerini bilmiyoruz. Çünkü biz içinde büyümüşüz. Ben Amerika’ya gittiğim zaman yüzüme gülen her kıza bana aşık sandım. Hakikaten öyle zannettim.
“Kendine Saygısı Olan İnsanın Gözleri Işıldar”
Bununla ilgili bir anısını da anlatan Cüceloğlu, “Kültür ortamı farklı olunca onların gözüyle göremiyorsun. Bilmiyorsun, bilemiyorsun. Ama zaman içerisinde onların gözüyle görebilmeye başladım. 25 yıl orda kaldım. Dile kolay! 25 yıl kalmışım. 1996’nın Aralık’ında Türkiye’ye geldim. Aralık’ın 3’ü mü 4’ü mü, ne? Suadiye’de sabahın beş buçuğunda yürüyüş yapıyorum. Karşımdan bir kadın geliyor. Hani Amerikan alışkanlığı içinde ona, “Günaydın!” dedim. Döndü, baktı. Hava kış. Bir şeye benzetemedi. “Pis, terbiyesiz!” dedi. Ben de, kuyruğu kıstırdım, yürüdüm.
Ve dediğim gibi arkadaşlar, bu birinin daha iyi, öbürünün daha kötü olduğunu göstermez. Bu insan ilişkileriyle ilgili “Nelerin farkındayız, nelerle yaşıyoruz, ne gibi dinamikler var?” onu gösterir. Bilimsel olarak benim alanım, insan ilişkileri, insan ilişkilerinin psikolojisi.
İnsanın iki türlü var oluşu var. Bir tanesi toplum içinde var oluşu. Bu çok önemli. Çünkü biz insanlar, toplum içinde yaşayan yaratıklarız. Onun için içinde yaşadığımız toplumun türü, değerleri, dinamikleri, inançları beklentileri çok önemli. Buna uyum yapmazsan, mutlu olmamız mümkün değil.
İnsanın toplumda bir var oluşu var. Ben ona, diğerinin gözünde var olma diyorum.
Bir ikinci alan daha var. O ne biliyor musunuz? İnsanın özünde, kendi gözünde var olma meseledir ve bu çok önemlidir. Benim toplumun, maalesef, insanın kendi özünde ve gözünde var oluşunu özümsememiş.
Bir insan kendi özünde var olduğu zaman gözleri ışıldar. Barometre gibi görürüm onu. Gözleri ışıldayan insan olmak müthiş bir başarı. Gözleri ışıldayan bir çocuğunuzun olması çok önemli. Gözleri ışıldayan doktor olmak, hakim olmak, yönetici olmak, her neyse… Kendine saygısı olan insanın gözleri ışıldar” dedi.
“14’ünde Ölmüş, 70’inde Gömülmeyi Bekleyen Çok İnsan Var”
Cüceloğlu, “Kendine saygısı olmayan insanın, ne kadar malı mülkü, serveti, sosyal rolü olursa olsun, hiçbir anlamı yok. Benim ülkemde 14’ünde ölmüş, 70’inde gömülmeyi bekleyen çok insan var. Sürüyle…” diye konuştu.
“Çocuğu Adam Yerine Koymuyoruz”
Çocukları önemseyen bir bakış açımızın olmadığına vurgu yapan Cüceloğlu, “Türkiye’nin her yerinde modern alışveriş merkezlerine gidiyorum. Ve mutlaka orada erkek tuvaletine gidiyorum. Bu yaz California’da da gittim. California’ya gittiğim zaman buradaki alışveriş merkezlerinde mutla 5-6 yaşlarındaki çocuklar için pisuar vardır. Türkiye’dekinde yok. Niye? Paramız olmadığı için mi? Teknoloji olmadığı için mi? Bu, çok şahane bir mühendislik istiyor. Onun için mi? Çünkü bilincimiz yok. Onları önemseyen bir bakış tarzımız yok. Bunun farkına varmadan o yapılmaz. “…mış” gibi olur. Bir emreder, yapılır. Sonra tökezler gider. Gözümün önünde olan şu; çocuğu adam yerine koymuyoruz. Farkına vardığım bir şeyde şu; empati yok.
Korku kültüründe tek bir değer var: Güç. O kadar. Neden bu insanlar asıt suratlı? Çünkü asık surat, ben güçlüyüm demek onun için” şeklinde konuştu.
“Çocuklar Teknolojinin Esiri Olmadan Teknolojiyi Kullanmalı”
Kitap yazmaya çok önem verdiğinin altını çizen Doğan Cüceloğlu, sosyal medyayı etkili bir şekilde kullandığını belirtti.
Çocukların teknolojinin esir olmadan teknolojiyi belli bir amaç için kullanmasını gerektiğine dikkat çeken ünlü psikolog, “Teknolojiden kopmadan, teknolojiyi bilecek ama teknolojinin esiri olmadan teknolojiyi kullanacak birisi olacak. Teknolojiyi belli bir amaç için kullanacak hale gelecek” ifadelerini kullandı.
Etkinlik sonrası Doğan Cüceloğlu’na MİYSAD adına plaket takdim edilirken Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü adına basın danışmanı Ali Ülkü de çiçek takdim etti.
Etkinliğe, Ümraniye Belediye Başkan Yardımcısı Mustafa Küçükkapdan, Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü’nün basın danışmanı Ali Ülkü, Şişli Belediyesi Harita Mühendisi Ahmet Doğan, Erdemli Kültür Düşünce ve Gelişim Derneği Başkan Yardımcısı Ahmet Kasap, MİYSAD üyeleri ve İstanbul’da yaşayan Mersinliler katıldı.
Nazım Hikmet Müzesi Gezildi
Etkinlik sonrası Nazım Hikmet Kültür ve Sanatevi görevlisi Kenan Çelik, Ünlü Psikolog Doğan Cüceloğlu ve beraberindeki heyete Nazım Hikmet’in özel eşyalarının sergilendiği müzeyi, kütüphaneyi, sergi salonlarını gezdirdi.
Doğan Cüceloğlu, Nazım Hikmet’in özel eşyalarını tek tek inceleyerek yetkili Kenan Çelik’ten bilgiler aldı.anamurgündme104anamurgündme101 anamurgündme103 anamurgündme105

#

SENDE YORUM YAZ